KURUMSAL / BASINDA TROY

İŞİN İÇİNDE EMEKTARI OLMADAN ALTIN, YASTIK ALTINDAN ÇIKMAZ
08.12.2017
Troy Kıymetli Maden CEO'su Hüseyin Çelik, İstanbul'un global ölçekte 7 uluslararası pazarın özelliklerini barındıran bir altın piyasasına sahip olduğuna işaret etti. Çelik ayrıca yastık altındaki altınların çıkarılması konusuna kuyumcuların da dahil edilmesi gerektiğini dile getirdi.

Türkiye'de "yastık altı"ndaki altın miktarına ilişkin 3-5 bin tona kadar çıkan tahminler yapılıyor. Yastık altından, sarı madeni çıkartmak için önce bankalar son olarak da Hazine harekete geçti.

Troy Kıymetli Maden CEO'su Hüseyin Çelik, Hazine Müsteşarlığı'nın altın tahvili ve altına dayalı kira sertifikasını ihraçlarının yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması adına çok önemli adımlar olduğunu kaydederek "İşin içinde ‘emektarı' olmadan altın yastık altından çıkmaz" dedi.

Hüseyin Çelik, "Altın toplamak ihtisas gerektirir. İhtisas alanı altın olan kıymetli maden aracı kurumları ve kuyumcular gibi sektörün emektarları olmadan altının yastık altından çıkarılması çok mümkün değil. Bu altının ekonomiye kazandırabilmesi için bu oyuncuların sürece aktif olarak dahil edilmesi lazım. Bankalar ise mutlaka olmalı ancak işin finansal tarafında yer alarak sisteme derinlik katmalı" değerlendirmesini yaptı.

Hüseyin Çelik, çalışmaların derinlik kazanması için, "Kıymetli maden aracı kurumları her ilde şubeleşerek veya kuyumcularla işbirliğine giderek, küçük banka şubeleri gibi kıymetli maden ile ilgili özel sistemler kurabilir" önerisini de dile getirerek şunları söyledi:

Sürekliliği olan bu sistemle yastık altı altının bankacılık sistemine geçişi hem kolaylaştırılabilir hem de hızlanabilir. Altın uzmanlık gerektirdiği için bankaların ayar tespiti yapması, fiziki olarak kontrolü sağlaması yerine bu sistemle daha etkin bir model oluşturulabilir. Sektörün tüm oyuncularıyla buluşamadığınızda hedeflenen rakamlara ulaşmada ve sürekliliği sağlamada başarılı olma şansınız azalıyor. Ayrıca vatandaşın sisteme güvenini artırmak adına istediği zaman altınını fiziki olarak teslim alabileceği bir sisteme ihtiyaç var.

"İstanbul, merkez olmalı"

Türkiye mücevherat sektörü; 5 binden fazla fabrika/ atölye ve 35.000'den fazla kuyumcusu ile Hindistan, Çin, ABD ve Rusya'nın olduğu dünyanın en büyük beş pazarı arasında yer alırken 250 bin kişinin istihdam ediliyor. Mücevherat üretiminde Hindistan'dan sonra ikinci olan Türkiye, ihracatçı ülkeler arasında ise 9'uncu. 2000 yılına kadar madenden altın çıkarılmadığı Türkiye'de bugün yıllık 30 ton altın çıkarılırken sektörün yılda 500 ton altını ve 400 ton gümüşü işleyerek mücevherata veya yatırım ürünlerine dönüştürme kapasitesi var. Kuyumculuk sektörümüzün yıllık kayıtlı iş hacmi ise 10 milyar dolar civarında. Çelik, bu hacmin gerçek hacim ve büyüklüğün sadece onda birini oluşturduğuna inanıyor. 

Bir taraftan sektörün rakamları büyürken diğer tarafta Ortadoğu'da yaşanan siyasi sorunlar, bölgedeki birçok yatırımcı ve piyasa oyuncusunun Türkiye'de şirket kurmasına ve kıymetli maden ve mücevherat ticaretini İstanbul'dan yapmaya başlamasına neden oldu. Bu şekilde son dönemde İstanbul'da kurulan şirket sayısı 100'ü aşarken Hüseyin Çelik, Türkiye'nin ‘altın üssü' olması için halen beklenen düzenlemeler olduğuna işaret etti.

"İsviçre'de maden bile yok"

"Bugün dünyada en önemli merkezlerden biri olan İsviçre'de maden yok" diyen Çelik, "Yine bu merkezlerden biri olan Londra'da günlük altın piyasasının işlem hacmi 10 milyar doların üzerine çıktı. Bizden en temel farkları, sektörün farklı alanlarında uzmanlaşmış, büyük şirketler yaratmışlar" dedi.

Hüseyin Çelik, Türk altın piyasasındaki son durumu "İstanbul; Londra, New York, Zurih, Dubai, Arezzo, Hindistan ve Hong Kong'un sahip olduğu özelliklerin tamamına sahip tek pazar. Altın odaklı çalışabilen bir bankacılık sistemiz, fiziki işlem yapılabilen bir borsamız, dünyada kabul gören altın rafinerilerimiz, ayar evlerimiz var. Dış ticaret için lojistik avantajlara sahibiz. Kendi markası ile veya uluslararası markalara mücevherat ürün üretebilen firmalara, yüksek kaliteli mücevherat üretebilme yetkinliğine sahip yetişmiş insan gücüne ve yüksek veya düşük ayarlı batı-doğu tarzı ürün geliştirme imkanına sahibiz" sözleriyle anlattı.

"Entegre sistem kurulmalı"

Çelik, ‘merkez' olmak için sektörün beklediği hamleleri ise şöyle sıraladı:

Londra ve Zürih'te olduğu gibi altının aracı kurumlar üzerinden bankacılık sistemine, bankacılık sisteminden aracı kurumlara fiziki – kaydi geçişini rahatlıkla yapmayı mümkün kılacak basit sistem oluşturulmalıyız. Londra'da olduğu gibi saklama kuruluşlarının ve aracı kurumların global saklama yapabilme kabiliyetine kavuşturulması, İstanbul'u fiziki kıymetli maden varlıklarının güvenle tutulabildiği global bir merkez haline getirecek. Borsa İstanbul bünyesinde bulunan Kıymetli Madenler Piyasası'nın uluslararası işlem yapabilme kabiliyetinin artırılması lazım.

Ayrıca Borsa İstanbul bünyesinde bulunan ve vergisel engeller nedeni ile etkin çalıştırılamayan Kıymetli Taşlar Piyasası güçlü bir şekilde işletilmeli. Platin ve paladyum gibi kıymetli madenlerin Türkiye'de ürün olarak işlenip, ihraç edilmesi sektörün yeni enstrümana kavuşması açısından çok önemli. Bu piyasanın gelişememesinin önemli nedeni olan KDV'nin gözden geçirilmesi çok önemli. Türkiye olarak global bir güç olmak istiyorsak paramızın da fiziki olarak diğer ülke ve bölgelerde ki halkın kullanılmasının önünün açılması lazım. Bölgeden ciddi anlamda fiziki TL talebi var.

Önce halka açılacak, sonra dünyaya

CEO Hüseyin Çelik, Troy Kıymetli Maden olarak 2018 yılında halka açılmayı düşündüklerini de söyledi. 2013 yılında Borsa İstanbul'a entegre ilk online altın ve kıymetli maden alım-satım platformu olan Gold Takas'ı kurduklarını hatırlatan Çelik, "Bugün Hong Kong'dan Dubai, Zurih, Newyork, Mumbai ve Londra'ya kadar dünyanın dört bir yanından piyasa oyuncuları, maden şirketleri, rafineriler, kuyumcular, bireysel ve kurumsal yatırımcılar Gold Takas üzerinden işlem yapabiliyor. Gold Takas ile bulunduğumuz bölgede önemli bir oyuncu haline geldik. Önümüzdeki dönemde ise global bir oyuncu olmayı hedefliyoruz. Bu hedef için ilk adımımız halka açılmak olacak. Halka arzdan elde edeceğimiz kaynakları Gold Takas sisteminin birçok ülkede kurulması ve yaygınlaştırılması için yapacağımız yatırımlarımızda kullanmayı planlıyoruz" diye konuştu.

Uzak pazarların yerel oyuncusu olacak

Çelik, fiziki kıymetli madenlerin ticaretini, alım-satım sistemlerini, rafinasyon, madencilik ve fiziki kıymetli maden bankacılık faaliyetlerinin yanında uluslararası piyasa sistemleri kurmayı planladıklarını da anlatırken, "Bu, global bir marka olmamızı sağlayacak, bu sayede de yurtdışı satın alma fırsatlarını değerlendireceğiz. Troy Kıymetli Madenler olarak hurdadan külçeye kadar altının olduğu tüm alanlarda gelişmeyi planlıyoruz. Maden satın alma hedefimiz dahi var. Bugün uluslararası piyasalarda muhabirlik ağı ile uluslararası ticarette aktif ve söz sahibiyiz. Hong Kong, Dubai, ve Avrupa ülkelerinde aktif bir şekilde faaliyet veriyoruz. Biz şimdiden bu ülkeler arasında ticaret köprüsünü kurduk. Halka arzdan sonra bazı ülkelerde muhabirlik ağımız yerine satın almalarla yerel oyuncu oluruz. Bu ülkelerde sistemler kurarak, altın piyasasının ihtiyaç duyduğu tüm çözümlere talip olacağız" ifadelerini kullandı.

"Altında fiziki hareket 'fiyat farkı'ndan geliyor"


"Türkiye ile diğer ülke piyasaları arasında oluşan fiyat farkları altının fiziki hareketlerinin temel nedenidir. Türkiye'de altın fiyatları düştüğünde altın fiyatının yüksek olduğu diğer piyasalara fiziki olarak ihraç edilir, dolasıyla ihracat artar. Türkiye fiyatları yüksek olduğunda ise altın fiyatının ucuz olduğu piyasalardan Türkiye'ye ithalat yolu ile altın girişi olur. Altın global bir yatırım aracıdır. Fiyat hangi ülkede daha yükselirse oraya gider. İhracatta ya da ithalatta oluşan ani artış ya da azalışlar, tamamen piyasanın kendini dengelemesinin sonucudur. Bu anlamda altın ithalatı ya da ihracatında endişe etmemize gerek yok. Aksine varlık hareketleri büyüyor demektir."

Haberin detayları için tıklayınız.